TERSYÜZ 2: VEE ERGENLİK SAHNEDE !

2015’teki ilk filmin ardından gelen Tersyüz 2 (Inside Out 2), yine psikoloji ve terapi alanındaki birçok bilimsel bilgiyi keyifli bir maceraya dönüştürmüş. Her yaştan seyirci için farklı tatlar içeren bu seriyi herkese önerirken psikolog gözüyle çıkarımlarımı paylaşmak isterim:

  • Sen, duyguların değilsin, onları hisseden ve düzenleyen kişisin. Duyguların, seni yönetemez; sen duygularını yönetirsin ve yönetmelisin.
  • Kaos iyidir; geliştirir.
  • Hayat sadece neşeden ve aşırı iyimserlikten ibaret değildir. Aşırı iyimserlik, mevcut durumu gerçekçi bir biçimde değerlendirmeyi engeller ve bazen azıcık kaygı önlem almana yardım eder.
  • Duyguların herbiri değerli ve geçerlidir; onları yargılayamazsın, sadece tanı ve kabul et yeter.
  • Kabullenebilmek, özgüveni ve benlik algısını güçlendirir ve psikolojik olgunlaşmanın göstergesidir.
  • Mükemmeliyetçiliğin sağlığını bozmasına izin vermektense elinden geleni yap ve olduğun haline toleransla yaklaş; bu gayet yeterli.
  • Çoğu zaman belli bir durum karşısında birçok duyguyu birden hissederiz, bu çok normal.
  • Neşe, süreğen bir ruh hali değil ve iyi ki de öyle. Yoksa büyüyemezdik!
  • Ergenlikte tüm duygular daha yoğun daha baskılı hissedilir ve bu da normaldir. Geri plana atılan duygular da, yönetim masasında olanlar kadar güçlü ve derinden hissedilmektedir ve bu ergenliğin doğal gelişim sürecidir.
  • Her duygunun bir işlevi vardır, eğer onları gözlemlersen sana verdikleri mesajı kavrayabilirsin. Öfke sınır koyman gerektiğini hatırlatır, utanç işleri yoluna koymana yardım eder, bıkkınlık yaratıcılığı geliştirir, gıpta senin için neyin değerli olduğunu gösterir, vb.
  • Her duygu nötrdür ama yaşarken hem olumlu hem olumsuz yönlere kayabilir. Kaygı duygusu plan yapmayı sağlarken olumlu, kaosa ve hiperaktiviteye yol açarken olumsuz olarak yaşanabilir.

Ayrıca filmdeki şu noktaları vurgulayayım:

  • Film, temel duyguları birer karakter olarak ele alarak zihni ve zihindeki birçok unsuru ustaca görselleştirmekte. Bu sayede beynin nasıl çalıştığı, duygular, ilişkiler, hayaller, duygu-düşünce-davranış bağlantısı, beyin fırtınası, bilinç akışı, karar alma ve eyleme geçmeyi etkileyen psikolojik faktörler, vb. zihnin işleyişine ilişkin birçok şey daha anlaşılır oluyor.
  • Zihninde gezdiğimiz ana karakter Riley, çocukluğundan beri beş temel duygusu (Neşe, Üzüntü, Öfke, Korku ve Tiksinti) ile hayatını yönetirken ergenliğe girdiğinde, beyindeki kontrol merkezinde bir karmaşa ortaya çıkıyor. Artık “yeni” duygulara yer açılması gerekiyor: Kaygı, Gıpta, Bıkkınlık, Utanç… Aslında bu duygular yeni sayılmaz, hep daha geri planda biryerdeler, ama ergenlikte sosyal bağlamın önem kazanmasıyla birlikte bu duygular da öne çıkıyor, hatta yönetimi devralıyor. Bir de, ergenlikte ara sıra beliren bir his olarak Nostalji’yi görüyoruz, işte bu ergen zihni için yeni bir his! Çünkü artık çocuk değilizdir, yani; özleyecek bir geçmişimiz vardır…
  • Çocukluktan ergenliğe geçiş, biyopsikososyal bir devrimdir; büyük bir yıkım ve yeniden yapım aşamasıdır. Çünkü ergenlik, kelimenin tam anlamıyla bir dönüşüm sürecidir. Ve elbette her dönüşüm süreci gibi değişken, yer yer kararsız, inişli çıkışlı ve bir hayli sancılıdır.
  • Film özünde güncel psikoterapi kuramlarından olan kabul ve kararlılık terapisi ile ana akım bilişsel davranışçı terapi kuramlarına uygun olarak kurgulanmış. Temel inançlar, olumsuz otomatik düşünceler, düşünce-duygu-davranış ilişkileri, koşullamalar,  vb.
  • Benlik algısı, ergenlik çağında oldukça kırılgandır. Film bu bilimsel gerçeği öyle güzel işlemiş ki! Yoğun duyguların etkisiyle bir uçtan bir uca savrulup duran benlik algısı, tüm bu savrulmaların sonucunda çok daha gerçekçi ve sağlam bir şekilde güncellenir ergenlikte. Bu bakımdan gerçek yaşamın birebir aynısını görüyoruz filmde de. Riley’nin benlik algısı, çocukluktan beri bir tık “fazla” olumlu. Ergenlikte rekabet kavramıyla tanışınca ise yerle bir oluyor. Sonra yavaş yavaş çocuksu benlik algısı yeniden yapılıyor. Yavaş yavaş güncellenen bu benlik algısı, kişinin kendiyle ilgili hem çeşitli hem de olumlu ve olumsuz deneyimlerinden/yargılarından oluşan çok daha gerçekçi ve sağlam bir yapı haline geliyor yani benlik alanında sağlıklı bir gelişim gerçekleşiyor.
  • Ergenlikte sosyal bağlamın önem kazanması, hem rekabeti tetikler hem de arkadaş ilişkileri çok daha değerli algılanır adeta idealize edilir. Çocukluk boyunca idealize edilen aile ve anne-baba figürleri değersizleştirilirken onların yerini arkadaşlar alır. Genç çeşitli sosyal ortamlara girerek hem kendini göstermek hem de görmek (hem kendini tanımak hem de becerilerini test etmek anlamında) hevesi içindedir. Elbette bu deneyimler yeni duygusal ve zihinsel karmaşalara yol açacaktır, eh ne de olsa ergenlik alarmları çalmıştır bir kere, geri dönüşü yok😊

Tersyüz 1 ve 2 ‘yi bilimsel gerçeklere uygun ve eğitici animasyonlar olarak herkese öneririm, özellikle ailece izleyip birlikte tartışmanız farkındalığı destekleyecektir. İyi seyirler.                                                                          

Psk.Dr. & Psikoterapist İnci Güçer  

Bu gönderiyi paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir