Aç Kalan Ruhumuz Mu?!

Siz de her pazartesi diyete başlayıp salı vazgeçenlerden misiniz? Stresli zamanlarda buzdolabının önüne gidip oradan ayrılamayanlardan mısınız? Çikolata krizleri, tuzlu atıştırmalıklar, bugünü tatil ilan ettim bir günden bir şey olmaz yarın kaldığım yerden devam ederim diyenler olarak kendimize sınır koyup, yememek için dayananlar olarak hepimizin başı zayıflamak ile dertte. Hep beraber bakalım beslenme nedir? Ne yapmalıyız? Duygusal açlıkla nasıl başa çıkabiliriz?

Yemek kültürü olarak zengin bir coğrafyaya sahibiz. Araştırmalar gösteriyor ki Dünya mutfakları içinde ilk 3 mutfak arasında gösteriliyor Türk mutfağı. İlk zamanlardan itibaren insanların yaşamlarını devam ettirebilmesi için insanlar beslenme ile haşır neşir olmuştur. Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde de beslenme fizyolojik ihtiyaçlar olarak ilk sırada bulunmaktadır.

Bunun sonucunda da mutfak kültürü ortaya çıkmıştır. Türk mutfağı genel olarak çeşitli besin ögelerini bulundurur. Çeşit olarak zengin kahvaltı sofraları, çorba,et, zeytinyağlılar, tatlılar gibi kategoriler vardır. Çeşitli düğün,tören veya kutlamalarda belirli ritüelleri içinde barındırır.

Çocukluk çağlarından aklımızda kalan çeşitli deyiş ve sözdeyişler vardır: ” yemezsen hastalanırsın, bak yemezsen ağlar,arkandan gelir, hani uçak geliyormuş aç ağzını kocaman gibi ” deyişlere hepimiz aşinayızdır. Misafirlikte tabakta yemek bırakmak ayıptır. Bunun gibi durumlar gösteriyor ki “yemek” bizim toplumumuzda önemli bir yer edinmektedir.

Durum böyle olunca da yemeğe karşı direnmek haliyle bizi epey zorlamaktadır. Kışın evde oturmanın getirdiği can sıkıntısı, kalabalık sofralar, havaların soğuk olması ya da duygusal açıdan üzgün veya stresli zamanlarda olmak gibi durumlar bizi sürekli yeme isteği ile karşı karşıya bırakır.

Peki gercekten aç mıyız yoksa ruhumuz / duygularımız mı aç?

Açlık fiziksel ve psikolojik açlık olarak ikiye ayırabiliriz. Fiziksel açlık; mide yiyeceğin varlığı veya yokluğuna bağlı olarak kasılıp gevşeyerek çalışan organımızdır. Açken büzüşür ve sancı şeklinde durumunu belli eder. Psikolojik açlık ise vücut bir durumla karşı karşıya kaldığında stres, üzüntü veya çevresel şartlar gibi zamanlarda ortaya çıkar. Daha çok belirli yiyeceklere(tatlı,tuzlu çikolata veya Fast food tüketimi gibi vb.) karşı oluşur.

Peki bu durumla nasıl baş edeceğiz?

Açık havada yürüyüş yapmak havaların da güzelleşmesi ile beraber dışarıda vakit geçirmek yeme isteği ile geldiği anlarda kurtarıcı bir çözüm olabilir. Günlük yemek çizelgesi tutmak,yediklerimizin gün içinde farkına varmamızı sağlar. Gece atıştırmalıkları veya gece yemelerinin önüne geçmek, duygu durumu kontrolü yapmak, mutlu stresli veya üzgün müyüm? Aç mıyım neden yiyorum? Ne istiyorum, stresli isem ne yapabilirim? Ruh halini kontrol etmek yardımcı olabilir. Susuzluk durumunu kontrol edip gün içinde ne kadar  sıvı aldığını takip etmek, yeni hobiler veya çeşitli kurslar veya oyalanacak alternatif yollar bulmak da gün içinde duygu düzenleyememe kaynaklı yemek yeme ile baş etmemize yardımcı olabilir. Uyku düzenini oluşturmak, vitamin ve hormon kontrollerini yaptırmak ve gerekirse terapi desteği almak gerekir.

Unutmayalım duygusal zamanlar gelip geçicidir. Her zorluğun inişi ve çıkışı vardır. Acı da mutlulukta hayatımıza katkılar sağlar devamlı kalıcı değildir bu yüzden yemek yemek duygularımızı kısa süreli bastırır. Önemli olan duygularımızı yönetebilmeyi öğrenmektir.

Bir Afrika sözü şöyle söyler ” yemek yemekle büyüyemezsin”

Psk.Dan. Damla Karaosmanoğlu

Bu gönderiyi paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir